1 Şubat 2015 Pazar

REBUL ECZANESİ



Herkese yeniden Selam...
Bu yazınmda benim için çok değerli bir bilim adamını dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım...İstanbula gidenler ve orada yaşayanlar Taksimi bilirler..Benim de İstanbulda yaşadığım yıllarda herkes gibi oraya aşıktım.. İstiklal caddesini boydan boya dolaşmaya bayılırdım..Ucundan azıcık amatör fotoğrafçılık da var ya..Tarihi mekanların ve Türkiye "de hiç bir yerde göremeyeceğiniz enteresan giyimli ve makyajlı insanların fotoğraflarını çekmeye başladım.Tesadüfen bir Eczanenin önünde durdum ve ismi çok dikkatimi çekti...REBUL ECZANESİ..Güzellik uzmanı olduğum için REBUL marka parfüm ve diğer ürünleri daha önce çokca satmıştım.Belki isim benzerliği olabilir diye düşünürken kendimi bir anda Eczanenin içinde buldum. Harika bir şekilde dizayn edilmiş bir çok ürünü barındıran bir vitrini vardı.İstanbul Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi kızlar içeride asistan olarak çalışıyorlardı.Bir hayli şaşırdım. Çünkü normalde siz de bilirsiniz ki Eczacı kalfaları hiç bir eğitimleri olmayan, eczanelerde çalışarak tecrübe kazanmış, Eczacılık dalında eğitimi olmayan kişilerdir.. Asistan kızlardan orada bulunan ürünler ile ilgili bilgiler alırken içerde bulunan ürünlerin tamamının el yapımı olduğunu ve 1 kişi tarafından yapıldığını öğrendim..Onlara Güzellik Uzmanı olduğum, Dermakozmetik ve Medikal cilt bakım ürünlerine olan merakımı da anlattıktan sonra bu ürünleri yapan kişi ile tanışmak istediğimi belirttim. Beni eczanenin yukarı katında bulunan ve müşterilerin giremediği Labaratuar bölümüne çıkardılar.Çocukluğumdan beri Labaratuarlara özel bir ilgim vardı. Bir kozmetik labaratuarına girmek beni inanılmaz heyecenlandırdı. Yukarı çıktıktan sonra ilaç yapımı için kullanılan deskin arka kısmında uğraşan beyaz önlüklü tombik yanaklı güleryüzlü bir kişiyi gördüm. Bu kişi bana yüzünü dönerek inanılmaz güzel İstanbul Türkçesiyle "Merhaba, Ben Mehmet MÜDERRİSOĞLU" dedi.Size de olmuş mudur bilmiyorum ama bazen biriyle karşılaşırsınız, hayatınızdaki hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını onun yüzünde görürsünüz..İşte benim de öyle oldu..Burada bir ara verelim ve ben size Mehmet MÜDERRİSOĞLU"nun eğitimi ve kariyeri hakkında bilgi verelim.
Mehmet MÜDERRİSOĞLU 1948 İstanbul doğumludur.Babası Türkiye Cumhuriyetinin ilk Eczacılık okulu mezunlarından olup kendisi Nişantaşı Eczacılık Yüksekokulu Mezunudur.İyi derecede ingilizce Fransızca ve Almanca bilmektedir.İstanbul Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde Kozmetoloji öğretim görevlisi olmasının yanında halen Yeni Yüzyıl Üniversitesinde Eczane Koçluğu dersi vermektedir.118 yıllık Rebul Eczanesinin Yöneticiliğinin yanında Kozmetikteki deneyimleriyle MFM Cosmeceuticals markasının kurucusudur.İlaç kadar etkili kozmetik olan MFM Cosmeceuticals"lar Geniş bir seri olarak 3 Eczanesinde de satılmaktadır.
İnanılmaz derecede güler yüzü ile beni karşıladı. Labaratuarında uzun uzun sohbet ettik.Bu arada şunu söyleyeyim, Mehmet Hocayla Labaratuarında kahve içmek benim için zevklerin en güzeli..Söylemeden geçemeyeceğim. Hiç çıkmak istemedim. Kendisine Dermakozmetik ve bitkisel kozmetiklere olan merakımı anlattım. Labaratuarında bana, tamame kişilere özel hazırladığı ilaçlarından bahsetti. İlaç yapabildiğini duyduğumda ben de sizin gibi çok şaşırdım. Çünkü biz Eczacıların ilaçları sadece sattığını biliriz öyle değil mi? Ama Ben Mehmet Hoca ile tanışınca Eczacının aynı zamanda ilacı yapabilen kişi olduğunu öğrendim.Bir gün sohbetimizde bana İlacı vitrinden alıp müşteriye satan kişiye Tezgahtar denir, Eczacı ise ilacın içeriğini bilip hazırlayan kişidir demişti. Şimdi nerede öyle Eczacılar diyeceksiniz, haklısınız.. Bakkal dükkanı gibi sadece satıcı durumundalar maalesef.. Doktor reçeteyi yazar Eczacı verir.. Bu kadar. Kimse ilaçların içeriğinin ne olduğu bilmez.Mehmet MÜDERRİSOĞLU bana aslında Eczacının kim olduğunu ve neler yapması gerektiğini uzun uzun anlattı. Burda kendim ile ilgili bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Ben inançlarım ve yaşam stilim gereği çok ağır vakalar dışında kesinlikle ilaç kullanmayan birisiyim. İşte bu sebeple Mehmet Hocam bundan sonraki yaşamımda benim için çok önemli bir yer teşkil edecekti. Çünkü ne zaman bir ilaca ihtiyacım olsa, Mehmet Hocayı arıyorum ve o ilacı oluşturan etken maddeler ile bana özel hazırladığı karışımı kullanıyorum. Ve bu her zaman benim iyileşmemi sağlıyor.İstanbul da yaşamanın böyle bir ayrıcalığı vardı benim için ..İstanbuldaki doktorlarım gerekli ilacın etken maddesini yazıyorlar, Mehmet Hocam da hazırlıyordu. Maalesef Antalyada şu anda ne öyle bir doktor ve ne öyle bir Eczacı var..İşte bu sebeple İstanbulda yaşayan dostlarım Mehmet MÜDERRİSOĞLU ile aynı şehirde yaşamaktan dolayı çok şanslısınız söyleyeyim.Tabi ben bağlarımı koparmadım. Ne zaman ilaç yada kozmetik ihtiyacım olsa onu ararım ve hemen bana kargo ile gönderir.Ben de şanslıyım diyeceğim ama bunu Mehmet Hocam dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, aynı şeyi sizin için de yapacaktır. Onu aramanız ve sıkıntınızı anlatmanız yeterli.. Tamamen sizin vücudunuza uygun ilaç yada kozmetiği Labaratuarında yapıp size gönderecektir. Hiç tereddüt etmeyin.
İsterseniz şimdi Mehmet Hocamın hazırladığı MFM Cosmeceuticals isimli ürün hakkında biraz bilgilenelim.. Mehmet MÜDERRİSOĞLU yıllarca süren kişisel araştırmaları ve gözlemleri sonucunda MFM Cosmeceuticals Cilt bakım ürünlerini üretmiştir.MFM Cosmeceuticals"da bugün bilinen en yeni, en güçlü ve en güvenli ürünleri kullanmaya özellikle dikkat etmiştir.Yıllar geçtikçe çevresel faktörlerle cildiniz de değiştikçe size en uygun olan ürün değişecektir.Size en uygun olan ürünü oluşturmak için cilt yapısını cilt tipini iyi anlamak, hangi içeriğin bu cilde en etkili olacağını iyi bilmek gerekir. Artık cildimiz eskiye nazaran daha hassas ve daha alerjen maalesef..Standart şartlara ve genel geçer sorunlara göre üretilmiş ürünler, herkeste aynı etkiyi göstermemektedir.Bunu biraz açalım isterseniz.
Herhangi bir markanın kırışıklık kremini aldınız ve yaşınızın 30 olduğunu düşünelim.Aldığınız ürün "bunu tüm markalar için söylemiyorum" sizin çizgilerinizin ince ya da derin olduğuna bakmadan genel geçer standartlarda üretilmiş olduğu için, eğer çizgileriniz yaşınıza göre daha derinse "gözlemlerime dayanarak söylüyorum şimdi gençlerin cildi daha erken ve yoğun kırışıyor" aldığınız ürün size etki etmeyecektir. Bu sefer 35 yaş üstü kırışıklık kremi alma zorunda kalacaksınız. Fakat bu ürün de yaşınızla uyumlu olmadığı için cildinize ağır gelecek ve bir takım cilt tahribatlarına neden olacaktır. Hepimiz isteriz ki aldığımız ürünler etkili olsun. Makyaj masamız işe yaramayan onlarca kozmetik markası ile dolmasın.Çünkü biz bayanlar maalesef kozmetik ürünlere ciddi bütçeler ayırıyoruz.Yanlış kullandığımız kozmetik ürünler sebebi ile hem cildimizi ağır kimyasallarla mahvediyoruz, hem de hiç bir fayda görmüyoruz.İşte tam da bu noktada Mehmet MÜDERRİSOĞLU"nun benim ve sizin için bir şans olduğunu düşünüyorum.Tamamen size ve sizin sorunlarınıza özel hazırlanmış, içinde ağır kimyasallar bulunmayan ürünleri kullanmayı kim istemez ki... Ben Mehmet Hocam ile tanıştıktan sonra bazı istisna markalar hariç diğer bütün kozmetik markaları hayatımdan çıkarttım. Çünkü insan gençken farketmiyor. Ne bulsa yüzüne yada vücuduna sürüyor.Yaş benim gibi ne zaman otuzlara dayanıp, geçmişte kullandığı yanlış kozmetik ürünlerinin hasarları ortaya çıkmaya başlıyor... O zaman imdadımıza MFM Cosmeceuticals ürünleri koşuyor tabi ki... Bu yazıyı kaleme alma sebebim, gençlerin daha bilinçli kozmetik kullanmalarını sağlamaktır. Cildimiz en kıymetli organımızdır ve maalesef çevresel faktörlerden en fazla ve en direk etkilenen bölümüdür.Mehmet MÜDERRİSOĞLU ürünlerinde kullandığı örneğin ARGAN yağını Fas"tan, Lavantayı Fransa"dan, daha burada sayamadığımız bir çok etken maddeyi dünyanın dört bir yanından getirip,MFM Cosmeceuticals"da birleştirmektedir.Aklınıza gelebilecek bütün cilt problemleriniz için ürün imal eden Mehmet Hocamın bu kozmetik keşmekeşinde muhteşem bir alternatif olduğunu düşünüyorum. Tek tek ürünlerinin anlatmayacağım size çünkü, yüzlerce ürünü burada anlatmam mümkün değil.İnternette ayrıntılı fotoğrafları ile birlikte hocamın ürünlerini bulabilirsiniz. Ayrıca her gün televizyon kanallarında haber bültenlerinde ve gazetelerde kendisine ayrıntılı şekilde yer verilmektedir.Fakat saç bakım yağı ile ilgili bir kaç şey söylemeden gecemeyeceğim. Biliyorsunuz Saç Bakım Yağı piyasaya yeni yeni giriyor.Büyük bir çoğunluk daha nasıl kullanıldığını ve neden kullanılması gerektiğini bilmese de ileride daha da yaygınlaşacağını düşünüyor ve umut ediyorum.Argan yağı adı altında piyasada 25-30 TL ye satılan bir sürü ürün var. Birincisi o gramajda orijinal bir Argan yağını o fiyata almanız mümkün değil..Orjinal Argan yağı ve MFM Cosmeceuticals da kullanılan Argan yağı Fas ülkesinin Sıvı Altını olarak adlandırılmaktadır. Zeytinyağının 3 katı E vitamini içermektedir. Dünyada yalnızca Fasın güneybatısında yetişen ve dünyadaki en eski ağaçlardan biri olan Argania Spinosa "nın meyvesinin çekirdeklerinde elde edilir. 1 LT Argan yağı elde etmek için 30 kilogram Argan meyvesi 12 saatlik bir işleme tabi tutulur.Yani şimdi 20-30 TL ye Argan yağı diye aldıklarınızı tekrar bir düşünün isterseniz.Ve şimdi size Sadece Mehmet MÜDERRİSOĞLU"nun hazırladığı bir saç bakım yağından bahsedeceğim.Yıllardır kozmetik sektöründe olan birisi olarak söylüyorum ki biz hanımların hem saç dökülmesi hem de sürekli boyamaktan kaynaklı aşırı yıpranma en büyük kabusumuzdur. Etrafımızda neredeyse dökülme problemi olmayan, saçı yıpranmamış, kadın kalmadı desem abartmış sayılmam.Bu kadar yıpranmış saçlara sadece Argan yağının yeterli gelmeyeceğini düşünen Mehmet MÜDERRİSOĞLU içinde Fas"tan getirdiği argan yağının da olduğu, ayrıca soya yağı, badem yağı, Zeytin yağı, susam yağı, hint yağı, buğday yağı, avakado yağı, üzüm çekirdeği yağı, nar çekirdeği yağının da olduğu, bence piyasada bir benzerinin daha olmadığı bir saç bakım yağı geliştirmiştir. Ben Saç dökülme toniğiyle Saç bakım yağını yıllardır beraber kullanıyorum. Asla ne dökülme ne de yıpranma sorunum olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Twitter"da queenofsirius adresimde saçımla ilgili koyduğum fotoğraflara bakabilirsiniz.Cildim için Hocamın yeni piyasaya sürdüğü ve içinde 23,5 ayarlık saf altın içeren güçlü antiaging kremini kullanıyorum.Daha önce de söylediğim gibi son derece titizlikle hazırlanmış, ve %100 fayda göreceğiniz ürünleri MFM Cosmeceuticals"da bulabilirsiniz. Ayrıca size özel ürünler de hazırlatabilirsiniz. Mehmet Hocayı ve asistalarını arayıp, benim şu şekilde sorunlarım var, şu şekilde bir bir krem istiyorum demeniz yeterli..Dünyanın her yerine kargo ile gönderebilirler.Ben onu tanımış şanslı insanlardan biriyim ve size de tanıtmak istedim. Elimden geldiğimce anlatmaya çalıştım. Umarım başarılı olmuşumdur. Unutmayın.. Doğru ürünü kullanırsanız güzelsinizdir. Ve tabiki de sağlıklı.. Rebul Eczanesi irtibat telefonu 0 212 251 3142

9 Kasım 2014 Pazar

GÜZELLİK SIRLARIM...

MERHABA ARKADAŞLAR
Bu haftaki yazımı hepimizin karşılaştığı cilt sorunları üzerine hazırladım.uzun yıllardır güzellik uzmanlığı yapıyorum.İşim gereği gün içinde hem hanımların hem beylerin birçok cilt problemlerine yardımcı oluyorum .twitter daki queenofsirius isimli hesabımdan da birçok sorular geliyor bana.İşte bu bütün soruları derleyerek bu yazıyı hazırladım sizlere. umarım yardımcı olabilirim. Twitterdan bana en çok gelen sorulardan bir tanesi 30 yaşında olmanıza rağmen nasıl bu kadar sağlıklı bir cildiniz ve saçlarınız var sorusu.Uzun süredir kullandığım ve sizlere de anlatmaktan büyük keyif duyacağım bir markadan bahsetmek istiyorum sizlere.beni twitterdan takip eden yaklaşık üç bin takipçim de bilir ki onların sorularını yanıtlarken asla marka ismi vermem.Fakat birazdan size anlatacağım marka,benim de kullandığım ve çok memnun olduğum bir marka.Bu kadar başarılı sağlıklı ve etkili bir markayı size anlamaktan ayrıca mutluyum.daha önce kullandığım hiçbir kozmetik markasına benzemeyen bu markanın ismi ACVİT. Öncelikle söylemek isterim ki bu bir kozmetik değil.tamamen bitkisel malzemelerle hazırlanmış bitkisel takviyeli doğal ürünler.peki kozmetik ürünlerle bitkisel kozmetik ürünlerin ne farkı var isterseniz öncelikle ona bir açıklık getirelim.
Kozmetik ürünler; içlerinde parfüm ve paraben gibi birçok kimyasalla yapılan cilde son derece zararlı ürünlerdir her gün kullandığınız nemlendiricinizin içinde neler var isterseniz hep beraber bakalım su alkol formaldehit denilen koruyucu madde, aliminyum parafin ve silikon paraben denen ve ürünün raf ömrünü uzatan kimyasallar, yine mineral yağlar denen petrol türevi yağlar, madeni yağlar, PEG denilen ve ürünü kıvamlaştırmak için kullanılan kimyasallar, dioksin, ki bence en tehlikelilerinden bir tanesi çünkü vücutta östrojeni taklit ederek birçok biyokimyasal reaksiyonu başlatan son derece zararlı bir kimyasal. Her gün kullandığınız masum bir kremin kimya fabrikası gibi olmasına şaşırdınız değil mi?

Bitkisel kozmetik ürünler;yukarıda yazdığımız ve daha uzayıp giden o tehlikeli malzemeler yerine bitkisel malzemeler ve yağlar kullanan kozmetik ürünlerdir. Araştırmalar, kadınların kullandıkları kozmetik ürünlerle her yıl ciltlerinin 2kg kimyasal emdiğini biliyor muydunuz?
ACVİT daha sağlıklı hiçbir yan etkisi olmayan bütün ağar kimyasallardan arınmış alerji testlerinden geçmiş bir üründür .bu kadar ağar Kimyasallara maruz kalmamak için bitkisel ürünleri tercih etmeliyiz ben öyle yapıyorum şahsen.
İçinde hiçbir şekilde sentetik renk denilen madde içermeyen yapay koku maddesi olmayan en önemlisi de petro kimyasallar içermeyen ACVİT herkesin güvenle kullanabileceği bir markadır. En önemlisi bu ürünlerin paraben sülfat ve silikon içermemesidir.Kullandığınız şampuanlar kremler ve renkli kozmetiklerin içeriğini hiç inceliyor musunuz bilmiyorum ama incelemenizi tavsiye ederim marketlerden aldınız kozmetik ürünleri ile resmen zehirlendiğinizin umarım farkındasınızdır.Birçok kanser türünde olduğu gibi cilt kanserinin de bilinçsiz kozmetik kullanımına bağlı olduğunu biliyoruz.Artık toplum olarak bilinçlenmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Alerjik hastalıklar her geçen gün artıyor işte bu sebeplerle bitkisel kozmetikler bize daha sağlıklı ürünler sunuyorlar ACVİT de bunlardan bir tanesi ve bence en iyileri arasında.
Piyasada birçok bitkisel kozmetik markası var ben hangisini kullanacağımı bilmiyorum diyorsanız size gönül rahatlığıyla ACVİT markasını öneririm.
Peki neden ACVİT i seçmeliyiz isterseniz birazda bundan bahsedelim;ACVİT 1999 yılında insana insan olduğu için değer veren bir felsefeyle kurulmuştur.Kendisine özen gösteren, yaşamın her alanında iyi görünmek ve mutlu olmak isteyen herkesin güzellik deneyimini keyifle yaşadığı bir markadır Türk kozmetik ve bitkisel ürünler sektörünün öncülerinden olan ACVİT kozmetik ürün çeşitliliğini her geçen gün artırmıştır. Müşterilerine daha kaliteli ürün sunabilmek için arge çalışmalarını her geçen gün artırmaktadır. GÜZEL OLMA EN GÜZEL OL sloganıyla bütün hanımların ve beylerin istediği güzelliğe en sağlıklı şekilde kavuşmaları için çalışmaktadır. En doğal ününleri en uygun fiyata bulabileceğiniz bir markadır
İsterseniz ürünlerinden bazılarını tanıyalım;

ACVİT TEMİZLEME TONİĞİ VE PEELİNGİ


Cilt bakımının ilk aşaması elbette temizlenmiş bir ciltle başlar.ACVİT temizleme toniği cildinizi hiç tahriş etmeden tamamen doğal malzemelerle derinlemesine temizler cilt yüzeyindeki pürüzleri ortadan kaldırır.Genişlemiş gözenekleri sıkılaştırarak mükemmel bir makyaj için zemin hazırlar ve o hep arzu edilen parlak ve canlı cilde kavuşmanızı sağlar. Tamamen bitki özleriyle hazırlanmış alkol içermeyen peelingi, içindeki mikro tanecikler ile ölü deriden kurtulmanızı sağlar. Her cilt tipinin rahatlıkla kullanabileceği bu ürünler daha pürüzsüz ve yumuşak bir cilde kavuşmanızı sağlar.

ACVİT YAŞLANMA KARŞITI GECE GÜNDÜZ KREMİ


Arkadaşlar bu krem üzerinde özellikle durmak istiyorum. Bildiğiniz üzere Güzellik Uzmanıyım. Ayrıca Kozmetik ürünlerine ve markaya da meraklı birisiyim. Hem işim gereği hem de meraktan bir çok ürünü ve markayı deneme şansım oldu bu zamana kadar. Size özellikle ACVİN"in Yaşlanma Karşıtı Gündüz Gece Kremini tavsiye etmemin sebebi öncelikle Dokusu...Yüzünüze sürdüğünüz andan itibaren hemen emilim gerçekleşiyor ve hiç yağlanma yapmıyor. Peki bir kremin ciltte yağlanma yapmaması neden önemli. Bunu hemen anlatayım.
Hayatımız hep bir koşuşturma ile geçiyor. Hep bir yerlere yetişmek ve hep hızlı olmak zorundayız. Düşünün ki sabah kreminizi sürdünüz ve istediğiniz emilim gerçekleşmedi. Yüzünüzde yağlı bir tabak kaldı. Ve bir de bunun üzerine makyaj yapmak zorunda kaldınız. Ne olacağını Siz de tahmin ediyorsunuz değil mi.. 1 Saat sonra cildiniz parlamaya başlayacak, makyajı kusacak ve makyajınız akacak, rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkacak. Yani günün sonuna doğru yüzünüzde akmış ve dağılmış bir makyaj ile dolaşmak zorunda kalacaksınız.Maalesef piyasadaki bir çok ürün bu şekilde..Ve bu tür kremler zamanla cildinizde Akne ve Sivilce problemlerine yol açacak. İşte ACVİT Gece Gündüz Kremi cilde sürer sürmez nüfuz ediyor ve Fondöteninizi rahatlıkla sürebiliyorsunuz. Formülündeki Doğal bileşenler sayesinde Cilde Nem ve tazelik veriyor, Toparlayıcı etkisiyle Ciltteki kırışıklıkları yok ediyor. Bu kremi hem gündüz hem de gece kullanabiliyor olmanız sizi ayrıca Gece Kremi alma masrafından kurtarıyor.Yani 2 fonksiyonu tek bir ürün ile çözmüş oluyorsunuz.Bugün benim İzmir"den Müşterim olan Kıymet Hanımın bana anlattıklarını sizle paylaşmak istiyorum. Kıymet Hanım 40 yaşında 3 çocuk annesi tatlı mı tatlı bir hanım..Kıymet Hanım bir süre önce bana ulaşarak "Bir çok markayı denedim, hiç bir fayda göremedim, bana yardım eder misin" dedi. Ben de kendisine bu iş için biçilmiş kaftan olan ACVİT"in Gece Gündüz Kırışıklık kremini gönderdim.19 yaşındaki kızı da dahil evde bulunan her yaş grubundan kimsenin güvenle kullanabileceği mükemmel bir kırışıklık kremi olduğunu kendisine anlattım.10 gün sonra Kıymet Hanım bana geri döndü. "Arzu Hanım Cildimdeki yenilenmeyi size anlatamam.Çok Mutluyum, Arkadaşlarım da cildimdeki değişikliği fark ettiler, 10 günde bir cilt nasıl bu kadar değişir dediler, Acvit ile beni tanıştırdığın için çok teşekkür ederim dedi. İnanın bu görüşmeden sonra Dünyanın en mutlu insanı ben oldum. Bu kadar mükemmel bir markanın arkasında olduğum için ben de çok mutlu oldum. Danışanlarımdan bu şekilde bu kadar güzel geri dönüşler olunca Bloğumda ACVİT hakkında bir yazı yazmaya karar verdim.Sizlerin de Kıymet Hanım gibi problemli bir cildiniz varsa size bu ürünü mutlaka öneririm.

ACVİT BOTOX JELİ


Arkadaşlar bu ürün diğer bir çok markada rastlayamayacağınız nitelikte..Size şöyle anlatayım. Bir yere davetlisiniz ve 5 dakika içerisin yüzünüzdeki bütün kırışıklıkların gitmesini istiyorsunuz. O gün mükemmel görünmek niyetindesiniz. ACVİT bunun için 5 dakikada etkisini gösteren ve etkisi bütün gün süren ani Botox etkili bir krem üretmiş. Cildinize hafif dairesel hareketlerle sürüyorsunuz ve 5 dakika sonra cildinizdeki bütün kırışıklıklar kayboluyor. Ve gittiğiniz davetin en güzel kadını yada en yakışıklı erkeği siz oluyorsunuz. Ve bu ürün düzenli kullanıldığında cilde geriyor, düzeltiyor ve kırışıklıkları yok ediyor.Bu özel krem yüzde ideal oranda gerginlik hissi yaratıyor. Asla cilt yapısına zarar vermiyor. Hassas içeriği sayesinde cildi toparlıyor,kırışıklık ve ince çizgileri açıyor.Bu ürünü gönderdiğim bütün müşterilerimden olumlu geri dönüşler aldım. Sizin de böyle özel zamanlar için kullanmanızı tavsiye edebileceğim muhteşem bir ürün.

3"Ü BİR ARADA GÖZ ÇEVRESİ BAKIM KREMİ


Arkadaşlar benim de kullanıp çok memnun kaldığım, bu göz çevresi bakım kreminden size bahsetmek istiyorum.Gözümüzün altındaki şişlikler morluklar ve kırışıklıklar, hem bayanların hem de erkeklerin kabusu olmuştur. Bir türlü makyajla kapatamayız bu kusurları..Ama ben makyajla kapatmak yerine kalıcı çözümler öneriyorum. Artık morluk için ayrı, şişlik için ayrı, kırışıklık için ayrı ürün kullanmaya son...ACVİT 3"ü 1 arada Göz Çevresi bakım kremi sizin bütün ihtiyaçlarınızı tek bir üründe toplamış... Yine bu kremin en önemli avantajlarından bir tanesi sürer sürmez hemen emilimin gerçekleşmesi ve üstüne kolaylıkla makyajın yapılabilmesi..Genellikle Göz çevresi bakım kremleri gözümüzde yağlı bir tabaka bıraktığı için kolaylıkla makyaj yapamayız. Ama ACVİT"te bu sorunu yaşamıyorsunuz. Bu da tabi biz çalışan hanımlar için zamandan tasarruf anlamına geliyor.İçindeki Doğal bileşenler sayesinde göz altındaki morluk kırışıklık ve şişliklerin hepsi gidiyor, yorgunluk hissini gideriyor, Göz altında yağ bezesi oluşmasını önlüyor.Tüm yaş grubundan beylerin ve bayanların rahatlıkla kullanabileceği bir ürün..

BİORO BLACK&NATUREL ŞAMPUAN...


ACVİT kozmetik ürünler içerisinde en çok satılan ve çok iyi geri dönüşler aldığım ürünlerden bir tanesi... Saç dökülmesini önlemeye yardım ediyor, saçınızın daha dolgun görünmesini sağlıyor, saçınızdaki kepeklenmeyi önlüyor, saç kökünü kuvvetlendiriyor, saç derisini besliyor, kırılmaları ve koparak dökülmeleri bile önlüyor...Saç rengini muhafaza ederek erken beyazlanmanın önüne geçen bu ürün saç tellerini kalınlaştırıyor, saça yumuşaklık ve canlılık veriyor, saçın kolay taranmasına ve şekil almasına yardımcı oluyor ve tüm saç diplerine uygun bir yapıya sahip... Biz hanımlar saçlarımı sürekli boyattığımız için saçlarımız ciddi ağır kimyasallara maruz kalır ve çok yıpranır. Bioro şampuan saçtaki hasarı tamamen yok ederek sağlıklı saçlara kavuşmanızı sağlar. Ben uzun süredir kullanıyorum. Size kendimden bir örnek vereyim. Ben saçlarımı 1 yıl içinde önce kızıla sonra gece mavisine sonra da sarıya boyattım. Normal şartlarda benim bütün saçlarımın yanması veya kopması gerekirdi. Ama şu an saçlarım çok sağlıklı..Sizin blogtaki fotoğrafımdan ve Twitter fotoğraflarımdan rahatlıkla görebileceğiniz üzere hiç bir şekilde dökülme kopma yada yanma olmadı...Ben bunu BİORO şampuana borçluyum. Siz de saçlarınızdaki sorunlarınız yüzünden umutsuzluğa kapılmayınız.Saç dökülmesi kaderiniz değil. Bioro Bitkisel şampuan ile bütün problemlerinizi çözebilirsiniz.En azından bir kez denemenizi tavsiye ederim.

ACVİT TÜY DÖKÜCÜ KREM...


İstenmeyen tüyler hem hanımların hem de beylerin en büyük sorunlarından bir tanesidir..Özellikle yaz mevsiminde bizi sıkıntıya sokar ve istediğimiz gibi giyinmemizi engeller.Epilasyon jilet yada ağda için her zaman vakit ya da gerekli bütçeyi bulamayabiliriz. ACVİT tüy dökücü krem kullanmak istediğiniz bölgeye sürmenizden 5 dakika sonra etkisini gösterir ve istenmeyen tüylerden tamamen bitkisel yöntemlerle kurtulmanızı sağlar.Ayrıca cildiniz ipeksi ve pürüzsüz bir görünüme kavuşur. ACVİT tüy dökücü kremin en önemli özelliklerinden bir tanesi de tüylerin zaman içerisinde azalarak seyrelmesidir.Ben yüz hariç bütün bölgelerimde güvenle kullanıyorum. Çok pratik ve çok sağlıklı hakikaten... Kozmetik içerikli tüy dökücü kremler gibi tahriş ve alerji yapmıyor. ACVİT tüy dökücü krem ile hayatınız tahmin ettiğinizden çok daha kolaylaşacak.

ACVİT ANTİ SELÜLİT KREMİ VE ACVİT SIKILAŞTIRICI KREM..


Arkadaşlar bir güzellik uzmanı olarak bana en fazla gelen soruların başında gelir Selülit sorunu..Selülit özellikle bayanların korkulu rüyasıdır ve maalesef bir türlü çözülemez... Düzensiz beslenme stress aşırı kahve ve alkol tüketimi bu sıkıntıyı tetikler. Genetik faktörler de işin içine girince içinden çıkılmaz bir hal alır.Hiç birimiz vücudumuzda Selülitimiz olsun istemeyiz. Hakikaten çok kötü bir görüntüsü vardır. Pürüzsüz canlı ve sıkı bir vücuda sahip olmak için size bir önerim var. ACVİT Anti Selülit Kremi...İçeriğindeki mineraller sayesinde 10 kat daha fazla selülit görünümünü azaltabilirsiniz.Bu ürün ciltte elastikiyet ve sıkılaşma sağlar, portakal kabuğu görünümün azalmasına yardım eder..Cilt yüzeylerinin düzleşmesini sağlar. Cilde ferahlık ve canlılık verir. Anti oxidan özelliği ile cildin yenilenmesini sağlar. ACVİT Kozmetik ayrıca sıkılaştırıcı Krem serisi ile de tamamen toparlanmış, ve eski elastikiyetini kazanmış bir cilt vaad etmektedir. Size düzgün pürüzsüz ve toparlanmış bir cilt için kesinlikle bu iki ürünü kullanmanızı tavsiye ederim. Dostlar Selülit ile yaşamak zorunda kalmayın. Bu sorun maalesef çok genç yaştaki insanlar dahil tüm yaş gruplarında rastlanan bir olay.Burada önemli olan sağlıklı ve doğal ürünleri doğru şekilde kullanmak...Ben çok ani kilo alıp ani kilo veren birisi olarak bu iki ürünü uzun süredir kullanıyorum ve hakikaten çok memnunum. Size de gönül rahatlığıyla tavsiye ederim..

ACVİT Kozmetik tamamen bitkisel, hiç bir yan etkisi olmayan, hiç bir alerji yapmayan hızlı sonuç alacağınız ürünleri sizler için, en uygun fiyata satışa sunmuş...Ben yukarıda ACVİT Kozmetiğin birkaç ürününden bahsettim. Firmanın ürün yelpazesi o kadar geniş ki hepsini tek bir yazıda aktarmam imkansız. Bir sonraki yazımda ACVİT"in diğer muhteşem ürünlerinden size bahsetmeye devam edeceğim.İnanın siz de benim gibi ACVİT kullanmaya başlayınca diğer bütün ürünleri çöpe atacaksınız. Çünkü ben öyle yaptım.Aradığım kaliteyi en uygun fiyatta ACVİT de buldum. Her türlü sorununuzda ve sorularınızda Twitter"dan "queenofsirius" adresinden bana ulaşabilirsiniz. Size bütün ürünler ile ilgili sınırsız desteğimi oradan da vereceğim..Neden biz de dergilerde veya televizyonda gördüğümüz kadınlar kadar güzel olmayalım. Bu bizim de hakkımız tabikii..ACVİT Kozmetik size her aşamada 0 212 540 55 44 numaralı telefondan hizmet sunuyor..Yetişmiş Uzman kadrosu ile her türlü ihtiyacınızı giderecek ve har sorunuzu cevaplayacak personel ile çalışmaktadır..Sizin de ACVİT Kozmetiği kullanıp çok güzel ve sağlıklı günlere kavuşmanız dileğiyle...Hepiniz Hoşçakalın...KADINIZ, ÇÜNKÜ GÜZELİZ...:-))

22 Ekim 2014 Çarşamba

Mezopotamia Sevdam

Merhaba Dostlar;

Blogger olarak ilk yazımı sizlerle paylaşmadan önce bu konunun acemisi olduğumu şimdiden söylemek isterim. Aslında ilk yazı olarak çok farklı bir konu düşünmüştüm ama Mezopotamya ya olan sevdam beni Antalya”dan Mardin”e sürükleyince bu konuda yazmaya karar verdim.
Mardin, bana göre dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi. Ona kurulacak milyonlarca cümle var biliyorum.Ben burada ilgi alanım olan antik kiliseleri size anlatmak istiyorum.Mardin, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Suriye”ye de sınırı olan inanılmaz güzel bir şehir.Farklı dini unsurların beraber yaşadığı camileri türbeleri medreseleri manastırları ve kiliseleriyle beş hanı ve bir kervansarayı olan ve her taşında binlerce yıllık tarihiyle mitolojik bir şehirdir Mardin.Hepimizin o şehirlerin kalabalığından kaçmak isteyeceği, hani masalsı yerler vardır ya..Mardin de öyle bir yer işte..Sokaklarında gezerken sanki bir Hollywood Stüdyosunda film çekiminde gibi hissedersiniz..Sokakları, dükkanları, restaurantları, Cafeleri, o kadar ilginç bir mimarı ile yaplımıştır ki, hayran olmamak içten değil..Önce size Deyrülzafaran manastırını anlatmak istiyorum.İsa dan sonra 5.yy da inşa edilen manastır 1932 ye kadar 640 yıl Süryani Ortodoks Patriklerinin ikamet yeriydi.Üç kattan oluşan manastır farklı zamanlarda inşa edilmiş olmasına rağmen aynı zamanda yapılmış etkisi vermektedir. Milattan önce güneş tapınağı olarak kullanılan manastır,Romalılar tarafından kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edilmiştir.



Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı Azizlerin kemiklerini buraya getirip kaleyi manastıra çevirmiştir.Bu nedenle önce Mor Şleymun Manastırı olarak biliniyordu.Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo,nun 793 yılından başlayarak tadilat yaptırmasından sonra onun adıyla anılmaya başladı.15yy dan sonra etrafında yetişen safran bitkisinden dolayı safran manastırı anlamına gelen Deyrulzafaran adıyla anılmaya başladı.Dilimli taş kubbesi,el işlemeli ahşap kapı ve kürsüleri,iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile Deyrulzafaran Manastırı,tarih boyunca Süryani Kilisesinin dini eğitim merkezlerinden biri olmuştur.Bölgeye ilk matbayı getiren kişi aynı zamanda bu Manastırda patriklik yapan 4.Petrustur.Bu matbaada 1969 yılına kadar Süryanice,Arapça,Osmanlıca,Türkçe kitaplar ve 1953,e kadar da Öz Hikmet adında bir dergi basılıyordu.

GÜNEŞ TAPINAĞI
Benim de manastırda en çok ilgimi çeken mekanlardan bir tanesi.Yapılış tarihi kesin olarak bilinmiyor.Mor Hananyo kilisesinin doğusunda yer alıyor.Güneş tapınağının en ilginç kısmını tavan mimarisi oluşturuyor.Tavanı oluşturan düz ve iri taşlar, geometrik yapıda olup aralarında harç kum kireç ve benzeri hiçbir malzeme kullanmadan birbirine yaslanmış ve kenetlenmiş durumda inşaa edilmiş



Burada İsa”dan önce güneşe tapan paganların ayin yaptığı biliniyor



MOR HANANYO KİLİSESİ
Deyrülzafaran Manastırının bence en özel mekanlarından biridir Mor Hananyo Kilisisi. M.S 491 ­518 yılları arasında,kardeş olan Süryani mimarlar Teodosius ve Theodora tarafından yapılmış bu kilise haç şeklinde yapılmış bir kubbeye sahip olduğundan kubbeli kilise de denir.Orta apsisteki ahşap ayin sunağı793 yılında Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo tarafından yapılmıştır.


Antik kiliselere olan merakımdan daha önce bahsetmiştim size. İçlerini girince büyüleniyorum sanki.İbadethaneler insanların huzur bulduğu tanrıyla konuştuğu en özel mekanlar elbette.



Benim için birbirlerinden farkları yok hepsinde dua ediyorum. Mor Hananyo Kilisesi de bunlardan bir tanesi sadece. Kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim.




KIRKLAR KİLİSESİ
569 yılında Süryaniler tarafından Mor Behnam ve Kız kardeşi Sara adına inşa edilmiş, inanılmaz bir mimarisi olan bir kilisedir.İlginç bir öyküsü var size elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım. 3yy da Roma imparatoru Hıristiyanlar üzerine büyük baskı uygular. Kapadokya bölgesinde Hıristiyanlığı benimsemiş kırk asker imparatora, baskısı yüzünden baş kaldırır. İmparator bu kırk askeri Sivas”a sürgün eder ve Sivas”ın kışında onları göle atar. Geceleyin gölün üstünde bir ışık belirir ve bu kırk Hıristiyan asker taçla ödüllendirilir. Sabaha karşı donarak ölen askerler Hıristiyan dünyasında şehit kabul edilirler.


Değişik yerlerde onlar adına yapılmış kilise ve manastırlar bulunmaktadır. Kırklar Kilisesi bugün Mardin”de hem ibadete hem ziyarete açık birkaç kiliseden biridir. Kilisenin Papazı Horiepiskopos Gabriel Akyüz"dür. Kendisiyle tanışmamız da ilginç oldu. Şöyle ki;Kırklar Kilisesinde daha önce olan hırsızlık vakası sebebiyle fotoğraf çekmeye izin verilmiyordu.Ben de deli gibi fotoğraf istiyorum. Gönüllü çalışanlar papazın izni olursa ancak fotoğraf çekebileceğimi söylediler. Ben de papazın evini buldum.Antalya,dan 21 saat süren bir yolculuktan sonra buraya geldiğimi antik kiliselerle ilgili bir yazı hazırladığımı, özellikle Kırklar Kilisesinin fotoğraflarımı çok istediğimi anlattım. Gözümdeki ışığı görmüş olacak ki izin verdi ben de aşağıdaki fotoğrafları çektim.Buradan tekrar Papaz Horiepiskopos Gabriel Akyüz"e sonsuz teşekkürler.


Bir yıl içinde çıkacak kitabını bana göndermesi sözüyle oradan ayrıldım.

ZEYNEL ABİDİN CAMİİ ve MOR YAKUP KİLİSESİ
Nusaybin”de bulunan ve iki farklı dinden fakat ortak bir tarihi süreci ve ortak bir kaderi paylaşan muhteşem yapıtlardır. Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesi; farklı dine mensup cemaatlerin aynı avlu içinde nasıl kardeşçe yaşadıklarının en güzel örneğidir beklide. Müze müdürlüğünün öncülük ettiği “KÜLTÜR İNANÇ PARK PROJESİ” ile bu iki yapıt Unesco dünya mirası geçici listesine alınmıştır. Mor Yakup Kilisesi ve Zeynel Abidin Camiinin birbiriyle ilişkisi sadece yakın konumlarından ibaret değildir. Sürekli birbiriyle anılan bu iki yapı ortak bir tarihi geçmişe sahiptir. Kayraklarda, camiinin yapımı için gerekli paranın ”Tanrı yolunda harcanacağı düşüncesiyle” iki Hıristiyan rahip tarafından verildiği geçmektedir. Camiinin minaresini de iki Süryani usta yapmıştır.



Mor Yakup kilise bahçesinde kazı çalışmaları hala devam etmektedir ve bu kazılarda bulunan Nisibis Akademisinin dünyanın ilk üniversitesi olduğu tezi var.




Her ne kadar Urfa Harranda bulunan kalıntılar dünyanın ilk üniversitesi olarak geçsede, Nisibis Akademisinin tescili gecikince Edessa Akademisi ”Harranda bulunan” dünyanın ilk üniversitesi olarak kayıtlara geçmiştir.M.S 209 yılında yapılan ve yaklaşık 1700 yıllık tarihi geçmişi bulunan Mor Yakup Manastırı bahçesinde bulunan kalıntılar bize gerçeği söylüyor aslında. Bir zamanlar felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp ve hukuk dallarında eğitim veren dünyanın ilk üniversitesi olma özelliğine sahip.Ben hem Urfa­-Harranda bulunan üniversiteyi hem Nusaybin"dekini görmüş şanslı kişilerden biriyim.Bir sonraki yazımda Harran üniversitesini size anlatacağım.



İsadan çok önce yaşamış olan şair filozof Vifa ve yine şair filozof Mor İbn Serebyan Nusaybin okullarında yetişmiş Paganist Süryanilerdendir. Miladi 200 senesinde Antakya Akademisinin de kurucusu olan Nusaybinli Mor Yakup tarafından ilk Hıristiyan Süryani akademisi açıldı aşağıda sizlerle fotoğraflarını da paylaşacağım kiliseyi bana sabırla gezdiren Papaz Daniel,e de sizlerin aracılığı ile sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim.


Tabi ki Nusaybin sadece bu iki yapıdan ibaret değil. Adı üstünde Mezepotamya, nereye başınızı çevirseniz binlerce yıllık tarih…





İran ve Roma devletlerinin ortasında kurulan Nusaybin; tarihte üstlendiği bilimsel ve kültürel rolünden dolayı, Ümmü,l-Ulum (İlimler Anası) ve Medinetu,l-Maarif ( Bilgi Şehri) ünvanlarını almıştır.Ben Kasr-ı Serçehanda kaldım muhteşem bir otel. Nusaybine gittiğiniz zaman gönül rahatlığı ile kalabileceğiniz bir yer Hem tarihi mekanları gezmek hem kaçakçılar çarşısında alış-veriş yapmak için bile gidilir Nusaybin,e… Orada sizi dünyanın en sıcak kanlı insanları karşılıyacak emin olabilirsiniz. Bizim buralarda unuttuğumuz bütün kültürel değerleri oralarda fazlasıyla bulabilirsiniz.


Deyrulzafaranda tarçınlı çay içmemişseniz, Mardin,in muhteşem taş mimarisini görmemişseniz,süryanilere ait şarap evlerine girmemişseniz ve Nusaybin kaçakçılar çarşısından dünyanın en güzel ipek şallarından almamışsanız biraz eksiksiniz demektir Mardin anlatılmaz yaşanır diyorum ve tekrar dünyanın en sıcak kanlı ve yardımsever halkına sonsuz minnettarlığımı sunarak yazımı burada sonlandırıyorum iyi okumalar herkese…